top of page

Tepecik-Çiftlik

 

İlk kez 1966 yılında Ian Todd tarafından Orta Anadolu Bölgesi’nde gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sırasında tespit edilen Tepecik-Çiftlik Höyüğü, Orta Anadolu Platosu’nun güneyinde, Kapadokya Bölgesi’nin güneybatısında, Niğde ili, Çiftlik ilçesi sınırları içerisindedir. Yerleşme, tarihöncesi insanı için önemli bir hammadde kaynağı olan obsidiyenin bolca bulunduğu Orta Anadolu obsidiyen yataklarına oldukça yakın bir konumdadır. Yerleşmedeki kazı çalışmaları İstanbul Üniversitesi Tarihöncesi Arkeolojisi Anabilim Dalı’ndan E. Bıçakçı başkanlığındaki bir ekip tarafından, 2000 yılından bu yana sürdürülmektedir.

 

Höyük, bugünkü sınırları ile 33,300 m2’lik bir alanı kaplamaktadır. Fakat höyüğün güneyinde tarla olarak kullanılmak üzere düzlenmiş olan alanda yüzey buluntuları geniş bir alana yayılmış haldedir. Bu kesimle birlikte höyüğün yaklaşık olarak 6 hektar boyutlarında olduğu tahmin edilmektedir. Yaklaşık 9,6 m yükseklikteki höyüğün en yüksek noktasına göre, en derin seviyede yaklaşık -7,30 metreye ulaşılmıştır; henüz ana toprağa ulaşılamamıştır.

 

Tepecik-Çiftlik’te Geç Roma – Erken Bizans, İlk Kalkolitik ve Çanak Çömlekli Neolitik ve Çanak Çömleksiz Neolitik dönemlere ait olmak üzere toplam 14 tabaka tespit edilmiştir;

 

Dönem                                          Tabaka                Tarih   

Geç Roma-Erken Bizans                 1

İlk Kalkolitik                                      2                      MÖ 5800-6100 kal.

Neolitik                                             3-9                   MÖ 6100-7000 kal.

Neolitik                                            10-14               MÖ 7000 ve öncesi

 

Geç Roma-Erken Bizans dönemi höyüğün yüzeyine yakın bir konumda tespit edilen birkaç mezar ile temsil edilmektedir. Söz konusu döneme ilişkin bu mezarlar dışında herhangi bir buluntuya rastlanmamıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

Kazı alanının batı kesiminde, dar bir alanda ortaya çıkartılan 2. tabaka, İlk Kalkolitik döneme tarihlenmektedir. Söz konusu dönemde dörtgen planlı, taş subasman duvarlı yapıların birbirlerine yakın konumlarda inşa edildikleri anlaşılmaktadır. Dar bir alanda kazılan yapıların oluşturduğu yerleşme düzeninin ayrıntılarını anlamak şu an için mümkün değildir. Yapıların bir bölümlerinin depolama amacıyla kullanılmak üzere küçük hücreler oluşturacak biçimde bölümlendirildikleri anlaşılmaktadır. Tabanları çamur ile sıvalı olan mekânlarda fırın, seki ve silo gibi yapı donanımlarına sıkça rastlanmaktadır.

 

MÖ 7. binyılın ikinci yarısına tarihlenen 3. tabaka yapıları genel özellikleri bakımından birbirleriyle benzerlik göstermektedir. İki evreli olan yerleşmede yapılar taş subasman üzerine kerpiç duvarlarla inşa edilmiştir.  Tek mekânlı yapılarda fırın ve silolar sık rastlanan yapı donanımlarıdır. Yerleşmenin alt evresinde “Fırınlı Yapı” olarak tanımlanan bir yapı tipi ortaya çıkmaktadır. Bu evrede, yapı içlerindeki fırınların önem kazandığı ve yapı planının biçimlenmesinde fırınların önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Her yapıda en az bir fırın ve bir depolama birimi yer almaktadır. Yerleşmenin erken evrelerinde birbirinden bağımsız biçimde, aralarında açık alanların bulunduğu tek mekânlı yapıların inşa edildiği, süreç içerisinde açık alanları işgal eden yeni yapıların inşasıyla birlikte, yapı kümelerinin ortaya çıktığı ve açık alanların daraldığı görülmektedir.

 

Yaklaşık olarak MÖ 7. binyılın ortalarına tarihlenen 4. tabakada, yerleşmenin büyük bölümünü açık alanlar oluşturmaktadır. Yapılar taş subasman üzerine kerpiç duvarlardan inşa edilmiştir. Bu tabakanın en iyi korunmuş yapısı dörtgen planlı, çok odalı bir yapı kompleksidir. Başta tek mekânlı olarak inşa edilmiş olan yapıya zaman içerisinde daha küçük odaların eklendiği, böylece yapının bir yapı kompleksine dönüşmüş olduğu anlaşılmaktadır. Yapı çevresinde çeşitli işlikler ve kullanım alanlarının bulunduğu açık alanlar tespit edilmiştir. 4. Tabaka hakkındaki verilerin çoğu bu yapı kompleksinden ele geçmiştir. Kuvvetli bir yangın sonucu yıkıldığı anlaşılan yapının içerisinden ele geçen çok sayıdaki kemik ve obsidiyen alet, yanmış ahşap ve tahıl kalıntıları, o dönem insanlarının yaşantılarının anlaşılmasına önemli katkılar sağlayacak niteliktedir.

 

Kazı alanının merkezinde açığa çıkartılan 5. ve 6. tabakalarda höyüğün bu kesiminin açık alan olarak kullanılmış olduğu anlaşılmaktadır. Alanın genelinde yanıklı-küllü dolgular içeren sığ çukurlar, obsidiyen üretim artıkları ve hayvan kemikleri içeren çöp çukurları bulunmaktadır. Söz konusu tabakalarda çok az miktarda mimari kalıntı ortaya çıkmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu kalıntılardan biri 5. tabakaya ait taş duvarlı, dörtgen planlı bir yapıya aittir. Yapının 2,5 metrekarelik tek mekânının içerisinde yaklaşık 45 bireye ait iskelet ele geçmiştir. Yapının çevresinde de ele geçen birincil ve ikincil gömüler, yerleşmenin bu kesiminin “mezarlık” alanı olarak kullanıldığını düşündürmektedir.

 

 

 

 

Bölge’de Tepecik-Çiftlik’le çağdaş bir diğer yerleşme olan Köşk Höyük’ten de bilinen, çoğunlukla kırmızı astarlı, insan, hayvan ve bitki kabartması ile bezeli omurgalı-boyunlu çanak çömleğin en iyi örnekleri 2. tabakada ele geçmektedir. 2. tabakanın üst evrelerinde iyi fırınlanmış ve iyi açkılanmış omurgalı kâseler üzerinde çizi, kazıma ve sokma tekniğiyle oluşturulmuş geometrik bezemelerin bulunduğu koyu yüzlü “Gelveri Tipi” çanak çömlek grubu ortaya çıkmaktadır. Bunlar dışında, Çanak Çömlekli Neolitik dönemin erken evrelerine ait tabakalardan elde edilen çanak çömlek örnekleri Kapadokya Bölgesi’nin bilinen en eski çanak çömlekleri olma özelliğini taşımaktadır.

 

Tepecik-Çiftlik’te, bölgede bol miktarda bulunan obsidiyenden yapılmış yontmataş aletler, gerek yapım tekniklerindeki ustalık, gerek alet çeşitliliği yerleşmede oldukça zengin bir yontmataş alet endüstrisinin varlığını göstermektedir. Orta Anadolu’daki çağdaş yerleşmelerde bulunan ok ve mızrak uçlarının hemen hemen tüm çeşitlerine Tepecik-Çiftlik’te de rastlanmaktadır. Yerleşmenin yakınında bulunan obsidiyen kaynaklarının MÖ 10. bin yıldan beri uzak coğrafyalarda bulunan (Kuzey Mezopotamya ve Kıbrıs) sayısız Neolitik yerleşmede tespit edilmiş olması Tepecik-Çiftlik insanlarının yaşamında obsidiyen üretimi ve dağıtımının önemini göstermektedir. Yerleşmenin farklı tabakalarında toplu halde obsidiyen aletlerin bulunmuş olması da bu durumu destekler niteliktedir. Ayrıca çok sayıda ele geçen pişmiş toprak ve taş mühürler Tepecik-Çiftlik insanlarının diğer topluluklar ile yoğun ticari ilişkiler içerisinde olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

 

Kemik alet tipleri arasında en büyük çoğunluğu sivri uçlu aletler oluşturmaktadır (bız, iğne vb.). Spatula ve kaşık tipi aletler sığır, kızıl geyik ve büyük baş hayvanların kaburga kemiklerinden yapılmıştır. Alet üretimi dışında kemiklerden figürin, düdük ve boncuklar da imâl edilmiştir. Yerleşmede at ya da eşeğin phalanx kemiğinden üretilmiş figürinler yoğun olarak görülmektedir.

 

Tepecik-Çiftlik insanları ölülerini yerleşim içine gömmektedir. Bebek, çocuk ve erişkin bireylere ait mezarlarda, ölü hediyesi olarak bırakılmış buluntular ele geçmektedir. Tek bir birey için hazırlanmış mezarların yanında, birçok bireyin bir arada gömüldüğü toplu mezarlar da ele geçmiştir. Bazı bebekler ise derin bir çömlek içerisinde defnedilmiştir. Mezarların bir kısmı yapıların içinde tespit edilmiş, diğer önemli bir kısmı ise yapılara yakın bölgede açık alanda veya yapı bulunmayan açık alanlarda tespit edilmiştir. Gömülerin önemli bir kısmı bireylerin elleri yüz hizasına yakın ve dizleri karna çekilmiş biçimde (hocker pozisyonunda) mezara yerleştirilmiştir. İskeletler üzerindeki organik kalıntıların ilk incelemeleri sırasında bireylerin önemli bir kısmının hasır benzeri bir örtüye sarılmış olabileceğine işaret eder.

 

Tepecik-Çiftlik yerleşmesi, Çanak-Çömleksiz Neolitik Dönem’den İlk Kalkolitik Dönem’in sonlarına dek uzanan kesintisiz tabakalanması sayesinde Orta Anadolu’nun doğu kesiminde bulunan Volkanik Kapadokya Bölgesi’ndeki Neolitik Dönem kültürlerin anlaşılmasında anahtar yerleşme niteliğindedir.

 

 

Höyük tabakalanmasını anlamak ve yerleşmenin en erken tabakalarını tespit etmek amacıyla kazı alanının batı kesiminde bir derinlik açması açılmış, bu alanda Çanak Çömlekli Neolitik dönemin erken evreleri ile Çanak Çömleksiz Neolitik dönem tabakaları ortaya çıkartılmıştır. Oldukça dar bir alanda kazısı gerçekleştirilen bu tabakalarda herhangi bir yapı kalıntısına rastlanmamıştır. Fakat bu tabakaların tespiti yerleşmenin Çanak Çömleksiz Neolitik dönemde de iskân görmüş olduğunu kanıtlamaktadır.

 

 

Daha fazla görsel için Fotoğraf Galerisi'ni ziyaret edin.

bottom of page